Komünizm Sistemi Nedir? Bir Genç Perspektifinden
Hayat bazen tuhaf bir şekilde karşımıza çıkabiliyor. Kendi çocukluğumu düşündüğümde, tam da bu yazıyı yazmaya başlamadan önce yaşadığım bir sohbeti hatırlıyorum. Bir arkadaşım bana, “Komünizm hâlâ mi var? O kadar eski bir şey ki, nasıl hala konuşuluyor?” dedi. O an, aslında çok doğru bir soru sordugunu fark ettim. Çünkü, gerçekten de, çoğumuz için komünizm; 20. yüzyılın başında filizlenmiş bir ideoloji, “geçmişin” bir parçası gibi görünüyor. Ama, aslında hâlâ çok canlı bir şekilde, farklı şekillerde hayatımıza etki ediyor.
Komünizm Sistemi: Temelleri Nedir?
Komünizm, Marx’ın teorileri üzerine şekillenen, bireylerin özel mülkiyetine son vermeyi amaçlayan bir sistemdir. Bu sistemde, her şeyin ortaklaşa sahiplenilmesi gerektiği söylenir. Yani, para, toprak, fabrika gibi üretim araçlarının devletin denetiminde olması gerektiği savunulur. Herkesin ihtiyacına göre aldığı, ama birinin aşırı zenginleşmediği bir düzen önerilir. Eğer çocukluğumda biraz daha fazla tarih dersi dinleseydim, belki biraz daha derinlemesine anlayabilirdim. Ama şimdi, şunu rahatça söyleyebilirim: Komünizm, temelinde eşitlikçi bir dünya hayali kuran bir ideoloji.
Ama gelin biraz daha günümüze inelim. Hani bazı fikirler vardır ya, tarihsel bağlamda “çalışmış” gibi gözükür ama günümüz dünyasında uygulanması çok daha karmaşık olur? İşte, komünizm tam olarak böyle bir düşünce. Çünkü, teorik olarak baktığınızda gerçekten cazip geliyor: “Herkesin eşit olduğu bir toplum hayal edin.” Ama pratikte, bazı ciddi sıkıntılar ve engeller var.
Komünizm Sistemi ve Ekonomik Hayat: Uygulamada Ne Oldu?
Beni ilgilendiren kısım, bu teorinin pratikte nasıl uygulandığı. Ekonomi okuyan biri olarak, verilerle karşılaştığımda, her şeyin teoriyle örtüşmediğini fark ediyorum. Mesela Sovyetler Birliği’ni düşündüğümüzde, kapitalizmden farklı bir yapıya sahipti. Ama orada da ciddi ekonomik sorunlar ortaya çıktı. Toprak ve fabrikaların ortaklaşa mülkiyeti çok hızlı bir şekilde, bürokratik bir yapının eline geçti. Ve ne yazık ki, bu da toplumun büyük bir kısmının temel ihtiyaçlarını karşılamaktan çok, liderlerin ve elitlerin çıkarlarını savunmasına yol açtı. Bu çok düşündürücü bir şeydi.
Biraz daha somut bir örnek vereyim. Geçen yıl, bir arkadaşım beni eski bir Sovyet ülkesi olan Kazakistan’a götürmüştü. Gezip gördüğümde, şehirdeki devlet dairelerine baktığımda, o dönemin izlerini çok net gördüm. Her şey çok merkeziyetçi bir yapıda. İnsanlar hala devlet tarafından belirlenen bir düzene bağlı. Evet, arka planda kapitalizm etkisi de var ama bu, komünizmin miras bıraktığı ağır bürokrasi ve merkeziyetçi yapıyı ortadan kaldırmamış. Gerçekten de, komünizmin ekonomik yapısının, sadece güçlü bir devlet yapısına değil, aynı zamanda büyük eşitsizliklere yol açabileceğini gördüm.
Komünizm ve İnsan İlişkileri: Toplumdaki Etkileri
Komünizm bir taraftan eşitlikçi, özgür bir toplum vaadinde bulunsa da, pratikte bireylerin kendi çıkarlarını savunmalarını engelleyen, kontrol edici bir yapıya dönüşebiliyor. İnsanlar arasında “eşitlik” sağlamak adına, genellikle özgürlüklerin kısıtlandığını görebiliyoruz. Mesela, çocukken komünizmle ilgili duygusal bir bağ kurduğum bir film vardı: “Çelik Ülke”. Bu filmde, herkesin eşit olduğu bir toplumda, insanlar arasındaki farkların yok olmaması için nasıl baskıların arttığını ve insanların nasıl boğulduğunu anlatıyordu. Film, aslında komünizmin bireysel özgürlükleri nasıl törpüleyebileceğine dair ilginç bir bakış açısı sunuyordu.
Peki ya bizde? Türkiye’de, özellikle 1980’lerin sonlarına doğru, “komünizm” kelimesi, dış dünyada fazla bir anlam taşımadıkça, toplumda da daha az gündeme gelmeye başladı. Ama sosyal medyada her geçen gün farklı düşüncelerin dile getirilmesiyle, yeniden tartışma konusu olmaya başladı. Komünizmin vaat ettiği eşitlik, genelde “devlet kontrolü” ile karıştırılabiliyor. Bu, sosyal medya üzerinden okuduğum bir yazıda karşıma çıktı: Bazı insanlar, devletin her şeye karar verici olmasını “komünizm” olarak algılıyor, ama aslında bu, doğrudan Marx’ın önerdiği şeyle uyumlu değil. Marx’ın söylediği, devleti bir “geçiş” dönemi aracı olarak görmekti; yani nihai hedef, devletin ortadan kalkacağı bir toplumdu. Bugün bunu doğru şekilde anlayabilmek, çok daha karmaşık ve zor.
Sonuç Olarak: Komünizm Nedir?
Komünizm, teorik olarak adalet ve eşitlik isteyen, herkesin ihtiyaçları doğrultusunda yaşadığı bir toplum kurmayı hedefler. Ama pratikte, bu ideallerin çoğu ya yozlaşmış ya da işlevsiz hale gelmiştir. Sovyetler Birliği’nden Çin’e kadar, komünizm denemeleri, büyük hayal kırıklıklarıyla sonuçlanmış, toplumda ciddi eşitsizlikler yaratmıştır. Bu, bana göre, komünizm ile ilgili en büyük zorluklardan biri: Teori harika gözüküyor ama uygulamada insanların temel ihtiyaçları dahi karşılanamıyor.
Bu yazıyı yazarken, komünizmin temel felsefesi üzerine uzun uzun düşündüm. Ama bana göre, ekonomik eşitlik ve özgürlük arasındaki dengeyi bulmak gerçekten çok zor. Bazen hayatta en güzel olan şey, farklılıklarımızı kabul etmek ve herkesin kendine uygun bir yolu bulabilmesi için fırsat tanımaktır. Komünizm, bu anlamda sadece bir ütopya, belki de tarihsel bir deneyim olarak kalacak. Ama hala insanları düşündürmeye, sorgulatmaya devam eden bir sistem.